29 Ağustos 2009 Cumartesi

afgan market ve cami!

aalborg sokaklarındayız. 8 türkiyeli.

dilimizi anlamalarının verdiği cesaretle insanlar üzerinden geyik yapıp gülüyoruz. eğlenceli geçiyor. bir ara acaba ingilizce mi konuşsak diyerek gaza gelip böyle sürü halinde dolaşırsak bize hiç bir faydası olmayacağından yakınıp duruyoruz. ama beraber olmasak ilk günler çok zor geçer...

resmi işlemlerimizi hallettikten sonra duyduğumuz "afgan market"i bulmak için aalborg kazan biz kepçe başlıyoruz aramaya. ve sonunda buluyoruz.

inanamıyorum. daha geçen gün bir bira ne kadar bir kutu ne kadar bunun hesabını yapan çocuklar, şimdi içeri girer girmez we're muslim, elhamdüllah demeye başlıyorlar. şaşırıyorum, ama yine de bir tarafım seviniyor. her insanın içinde inanmaya bir meyil var... allah'ım sen o meyilleri iman hakikatine ve amele dönüştür.

hep birden domuz eti, domuz yağı olmasın diye çığırıyoruz. helal food istiyoruz. ve markete hücum!

afganlılar anlaşıyoruz. az buçuk türkçe biliyorlar. ve markettin yarısı türk markası. çok mutlu oluyoruz. kıtlıktan çıkmış gibi alışveriş yapıyoruz.

türkiye'den bahsediyorlar. hangi şehirdensin diye soruyorlar. sonra bir soru geliyor ki şaşırıyorum :),

-kurdish?
-no i am turkish.

neremi kürde benzetti diye düşünürken -etnik nasyonalizm yapmıyorum gerçekten benzemiyorum- daha önce konuşurken yahşi dediğinde anladığım aklıma geliyor. sonra atatürk diyor gülerek :) ve ben de gülüyorum...

domuz eti yememeye gösterdiğimiz hassasiyeti islamın diğer rükunlerine de göstersek tamamdır, ümmetin kurtuluşu bizim ellerimizdedir...

caminin yerini soruyorum. karşıdaymış hemen. arkadaşlardan ayrılıyorum. binanın 2 katını alınıp cami yapılmış. erkeklerin olduğu kısma giriyorum. çocuklara kuran öğretiyorlar. hepsi öyle güzel, saf bakıyorlar ki... aklıma havaalanında gördüğüm çocuk aklıma geliyor. babasının arkdaşının iltifatına karşı utanıp yerlere yatıp babasının ayağına sarılan. diyorum çocuk olmak dünyanın neresine gidersen git hep aynı...

yukardaymış kadınlar içni ayrılan yer. içeri giriyorum. bir erkek var. aşağıya seslenip sorry diyorum. hemen geliyor. kapı kilitliymiş. açıyor. ve hocalardan biri galiba, arap cübbesi var. sakalı uzun. 2 danimarkalı var yanında. bir kadın bir erkek. islamı araştırıyorlarmış. onu anlatıyormuş. kapıyı kapatıyoruz. ve o zaman anlıyorum ben ezansız ülkeden çok uzaktayım. ve birilerinin burada ezan okuması gerekiyor!

namazımı kılıyorum ve çıkıyorum.

yine haritaya baka baka evin yolunu tutuyorum. hava yagmurlu...

Hiç yorum yok: